Umut Soysal

,

Değerli taş ve madenlerin işlenip sanat şaheserine dönüştüğü bir sanat ve zanaat dalı olarak kuyumculuk, bu topraklara yüzlerce yıldır çok farklı usta sanatkârların ellerinde önemli merhaleler kat etmiş, sanat tarihinin birbirinden nezih onlarca eserinin gün yüzüne çıkmasına vesile olmuştur. Günümüz dilindeki bağlamından daha geniş bir anlam alanına sahip olan sarraflık (frs. zerraf) ise Osmanlı dönemi iktisat, ekonomi, maliye, muhasebe ve finans tarihi araştırmaları için birincil derecede araştırılması gereken önemli çalışma konularından birisidir zira modern bankaların ve bankacılık sisteminin Osmanlı topraklarında aktif olarak bulunmadığı dönemlerde bütün ekonomi ve para trafiği sarraflar eliyle ve onların üzerinden yürütülmektedir.

Osmanlı dönemi sarraflık mesleğinin tarihinin ise birkaç makale ve kitap müstesna olmak üzere hakkıyla araştırılıp bu meslek erbabı ve sanatkârlarının tüm vecheleriyle ortaya konulduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Zira hemen hemen tüm klasik sanat dallarında olduğu gibi bu sanatı icra eden sanatkârların mesleklerine dair birikimlerini kendinden sonra gelen kuşaklara çoğunlukla usta-çırak ilişkisi içinde aktardıkları, bunun yanında mesleklerine dair bilgi birikimlerini sistematik biçimde bir yerlere kaydetmedikleri de yine malumdur. bu sebeple sarraflık mesleğine dair her türlü tarihsel kaydın gün yüzüne çıkarılması elzemdir ve dahi bu sanat dalına dair bilgi birikimine ve literatüre önemli katkılar yapacağı da aşikardır.

Para tarihi konusunda önemli çalışmalara imza atan Cüneyt Ölçer’le birlikte uzun yıllar çalışan ve sarraflık mesleği ile darphane-i âmire konusunda çok önemli bilgi, belge, doküman ve koleksiyonluk malzemeyi derleyen Garo Kürkman’ın “Osmanlı Saray Kuyumcuları (1853-1871)” isimli çalışması, bir ömre yayılan ilgi, dikkat, merak ve özverili çalışmanın mahsulü olarak karşımızda.

Darphane-i Âmire’nin binalarının taşınması esnasında tesadüfen kurtarılan bir defterden yola çıkılarak oluşturulan bu eser, osmanlı dönemi sarraflık mesleğine dair uzun metrajlı ilk büyük metin yayını olması yönünden de ayrıca önem taşıyor. Zira osmanlı dönemi sarraflarına dair biyografik bilgi ve malumat az olduğu gibi, mesleğe dair terim, kavram ve ıstılahların da açık bir biçimde ortaya konulamadığı düşünülürse kitabın ne kadar büyük bir boşluğu doldurduğu daha da iyi anlaşılacaktır.

Kitaptan, Osmanlı Darphanesi’nde, osmanlı darphane muhasebesi sistemine uygun kayıtlarının dışında Sultân Abdülmecid (1839-1861), Sultân Abdülazîz (1861-1876), Sultân V. Murad (1876) ve Sultân II. Abdülhamid’in ilk yılları (1883)’na kadar, Ermeni harfli bazı müfredat defterlerinin de ayrıntılı ve günü gününe tutulduğu anlaşılmakta. Keza bu defter de maalesef günümüze pek çoğu ulaşamayan o defterlerden birisi, belki de yayınlanması münasebetiyle en şanslısı. Darphane’de kuyumcu odası olarak bilinen özel bir birimde görev yapan usta sanatkâr sarraflar tarafından tutulan bu kayıtlarda, padişah ve saray çevresi dışında, dönemin önde gelen pek çok devlet adamına yapılan özel tasarım ziynet ve süs eşyaları, madalya ve nişanlar, kılıçlar, bilezik, kolye, künye ve süs eşyaları; ayrıca yine altından mamul veya altınla müzeyyen dekoratif malzemelerin imaline dair detaylı bilgiler bulunmakta. ayrıca tüm bu sanat eserlerinde zaman içinde meydana gelen aşınma, tahribat ve hasarlara dair tamir kayıtları da mevcut (s.35-45).

Ayrıca kitabın 45-49. sahifeleri arasında bulunan metinden yola çıkılarak geliştirilen kuyumculuğa dair imalat defteri sözlüğü de yine mevcut literatür bilgisini bir adım daha ileri götürecek detaylı bilgileri barındırmakta. Metinde geçen sanat eserlerinin görsellerinin de kitabın içine sanatkârane bir üslupla yerleştirilmesi, klasik bir eski metin yayınında pek çok kez karşımıza çıkan ve okunurluğu zorlaştıran kuru yeknesaklığı da kırmış, metni zevkle okunacak bir hale getirmiş. Yine kitabın son bölümündeki (s. 462-267) Ermenice-Türkçe-İngilizce bağlamsal sözlük de kitabı kullanışlı bir hale getirmesinin yanında, kendinden önce bu konularda emek verenlere selâm niteliğinde olup, kendinden sonra yazılacak metinlere de ufuk açan bir görüntü sergilemekte.

İyi altının değeri nasıl ki usta sarraflarca anlaşılıyorsa, bu kitabın değeri de kısa süre içerisinde meraklı okurlar, alanın ilgilileri, tarihçiler, sanat tarihi uzmanları ve kültür sanat çevreleri tarafından anlaşılacak; kitap koleksiyonerlerin raflarının vazgeçilmez magnum-corpus eserlerinden birisi olarak yerini alacaktır. ilerleyen zamanlarda bu prestij baskının yanında daha ekonomik bir baskısının yapılmasının kitabı daha ulaşılır kılacağını belirtmek de yerinde olur.

Garo Kürkman başta olmak üzere kitapta emeği geçen herkese tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Umut SOYSAL*

İstanbul 2020

* TC. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Dış İlişkiler ve Tanıtım Dairesi Başkanlığı. İstanbul 2020